Yandan Çarklıdan Günümüze İstanbul Vapurları // Istanbul Ferries

Stok Kodu:
9799750005120
Boyut:
34x24 cm
Sayfa Sayısı:
244
Basım Yeri:
İstanbul
Basım Tarihi:
2005
Kapak Türü:
Ciltli,Şömizli
Kağıt Türü:
Kuşe
Dili:
Türkçe-İngilizce
Kategori:
750,00TL
KARGO BEDAVA
Aynı gün kargo
9799750005120
362188
Yandan Çarklıdan Günümüze İstanbul Vapurları // Istanbul Ferries
Yandan Çarklıdan Günümüze İstanbul Vapurları // Istanbul Ferries
750.00

Dünyanın hemen hemen tüm şehirleri, ister deniz, ister nehir veya göl olsun mutlaka bir suyun kenarında kurulmuşlardır. Önceleri, bugün bizim "Tarihi Yarımada" olarak adlandırdığımız yerde kurulan İstanbul da bu genel kuralın içinde yer alıyor. Bir yanında kıvrılarak içerilere doğru sokulan Haliç'i, diğer tarafta hem bir iç deniz hem de bir geçit niteliğindeki Marmara ve onun Karadeniz'e kapısı olan Boğaziçi. İşte bunlar, Haliç'in karşı kıyısındaki Galata'sıyla, Boğaziçi'nin karşı kıyısındaki Üsküdar'ı ve Marmara kıyılarında, bir yanda Kadıköy'ü öbür yanda Bakırköy'ü ile İstanbul'u tam bir "Deniz Şehri" yapıyor. Bu doğal oluşum ve ona bağlı yerleşim, şehrin yüzlerce yıllık gelişim sürecinin de etkisiyle vazgeçilemez bir kavramı doğurdu. Şehir içi ulaşımda deniz olgusu, yani kısa bir deyişle, "Şehir içi deniz ulaşımı". İstanbullu, yüzlerce yıl içinde Haliç'in her iki yakasına doğru yayılmıştı. Boğaziçi'ndeki küçük, küçük köyler artık neredeyse birer kasaba boyutuna erişiyorlardı, hele Üsküdar ve Kadıköy, onlar başlı başına sanki birer şehir boyutuna ulaşmışlardı. Aslında, geriye dönüp baktığımızda İstanbulluların, tarihinin hiç bir öneminde, deniz yolu ile ulaşımdan yoksun kalmadığını görüyoruz. Ne irili ufaklı kayıklar, ne de yelkenliler, gerek Bizans gerek Osmanlı'da şehirlileri bir yakadan öbür yakaya taşımaktan bıkmadılar usanmadılar. Yüzlerce yıl boyunca çoğunlukla ticari, bazen de gezi, ama hangi amaçla olursu olsun sürdürülen bu ulaşım, 19. yüzyılın ortalarında yavaş yavaş biçim değiştirmeye başladı. Ve içinde bulunduğumuz 21. yüzyıla adar uzandı bu değişim süreci. Bizler, bu çalışmamızda son dönem Türk Ticaret-i Bahriyesi'ne genel anlamda uzun uzun değinmek yerine çok özetle söz etmeyi uygun bulduk, çünkü çok değerli birer uzman niteliğindeki Sn. Eser Tutel , Sn. Orhan Kızıldemir, Sn. Cezmi Zafer ve Sn. Bayram Camcı yoğun araştırmaları sonucunda yayınladıkları çok seçkin eserlerinde bu tarihsel süreci çok ayrıntılı ve bilimsel nitelikte topluma sunmuşlardı.

Dünyanın hemen hemen tüm şehirleri, ister deniz, ister nehir veya göl olsun mutlaka bir suyun kenarında kurulmuşlardır. Önceleri, bugün bizim "Tarihi Yarımada" olarak adlandırdığımız yerde kurulan İstanbul da bu genel kuralın içinde yer alıyor. Bir yanında kıvrılarak içerilere doğru sokulan Haliç'i, diğer tarafta hem bir iç deniz hem de bir geçit niteliğindeki Marmara ve onun Karadeniz'e kapısı olan Boğaziçi. İşte bunlar, Haliç'in karşı kıyısındaki Galata'sıyla, Boğaziçi'nin karşı kıyısındaki Üsküdar'ı ve Marmara kıyılarında, bir yanda Kadıköy'ü öbür yanda Bakırköy'ü ile İstanbul'u tam bir "Deniz Şehri" yapıyor. Bu doğal oluşum ve ona bağlı yerleşim, şehrin yüzlerce yıllık gelişim sürecinin de etkisiyle vazgeçilemez bir kavramı doğurdu. Şehir içi ulaşımda deniz olgusu, yani kısa bir deyişle, "Şehir içi deniz ulaşımı". İstanbullu, yüzlerce yıl içinde Haliç'in her iki yakasına doğru yayılmıştı. Boğaziçi'ndeki küçük, küçük köyler artık neredeyse birer kasaba boyutuna erişiyorlardı, hele Üsküdar ve Kadıköy, onlar başlı başına sanki birer şehir boyutuna ulaşmışlardı. Aslında, geriye dönüp baktığımızda İstanbulluların, tarihinin hiç bir öneminde, deniz yolu ile ulaşımdan yoksun kalmadığını görüyoruz. Ne irili ufaklı kayıklar, ne de yelkenliler, gerek Bizans gerek Osmanlı'da şehirlileri bir yakadan öbür yakaya taşımaktan bıkmadılar usanmadılar. Yüzlerce yıl boyunca çoğunlukla ticari, bazen de gezi, ama hangi amaçla olursu olsun sürdürülen bu ulaşım, 19. yüzyılın ortalarında yavaş yavaş biçim değiştirmeye başladı. Ve içinde bulunduğumuz 21. yüzyıla adar uzandı bu değişim süreci. Bizler, bu çalışmamızda son dönem Türk Ticaret-i Bahriyesi'ne genel anlamda uzun uzun değinmek yerine çok özetle söz etmeyi uygun bulduk, çünkü çok değerli birer uzman niteliğindeki Sn. Eser Tutel , Sn. Orhan Kızıldemir, Sn. Cezmi Zafer ve Sn. Bayram Camcı yoğun araştırmaları sonucunda yayınladıkları çok seçkin eserlerinde bu tarihsel süreci çok ayrıntılı ve bilimsel nitelikte topluma sunmuşlardı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat